1492 İspanya sürgünü: Müslümanlar ve Yahudiler

Kültür & Tarih Sohbetleri | 1492 İspanya sürgünü: Müslümanlar ve Yahudiler

Kültür Tarih Sohbetleri üçüncü bölümünde, 1492’deki Yahudiler’in akabinde Müslümanlar’ın İspanya’dan sürgün edilmesi sonucu zorunlu göçün Müslüman dünyasındaki ve Avrupa’daki etkileri konuşuluyor. Yayın 5 Eylül 2015 yılında Periscope’dan canlı olarak yayınlandı. 35 dakika süren yayına YouTube ve Spotify kanallarının yanında artık mediascope.tv sitesinden de ulaşılabiliyor.

Kısaca

1492 İspanya sürgünü sonrası giden Müslümanlar’ın ve Yahudiler’in gittikleri coğrafyadaki etkilerine, kalanların yaşadıklarına genel olarak bakılmaktadır.

Öne Çıkanlar

📅 1492 yılında İspanya’da gerçekleşen sürgün olayıdır.

🕌 Müslümanlar ve ✡️ Yahudiler İspanya’dan sürüldü.

🏰 Sürgün, İspanya’da Hristiyanlık üzerindeki kontrolün sağlanması amacıyla gerçekleşti.

💔 Sürgün sonucunda binlerce Müslüman ve Yahudi evlerini terk etmek zorunda kaldı.

✍️ Sürgün, İspanya’nın kültürel çeşitliliğinin azalmasına yol açtı.

⚖️ Sürgün, Müslümanlar ve Yahudilerin özgürlüklerinin kısıtlanması anlamına geliyordu.

🔥 Sürgün, dini hoşgörüsüzlüğün bir örneği olarak değerlendirilebilir.

Detaylar

Bir adım geriden: Konu, 1492’ye gelmeden önceki arka plandan başlanıyor. Tarık bin Ziyad’ın 711’de İber yarımadasını fethetmesi ve devamında Fransa sınırlarına kadar dayanan Emevi hakimiyeti ardından yavaş yavaş İspanyolların bölgede hakim olması ve Aragon kralı ile Kastilya ve Leon kraliçesinin evlenmesi ardından gelinen nokta tek tek anlatılıyor. Bu evlilikle İspanya’daki Yahudilere karşı hamleler hızlanıyor, 1492’de Elhamra Kararnamesi ile Yahudilerin ülkeden gitmesi isteniyor.

İspanya sürgününde Müslümanlar: 1492 sürgün kararı sadece Yahudiler için geçerli olurken, Müslümanlar için de benzer karar ve uygulamalar zamana yayılarak yapıldığı görülüyor. Aynı yıl içerisinde İspanya topraklarında Granada’da bulunan son Müslüman hanedanlığı olan Benî Ahmer Devlet’i İspanyollar tarafından antlaşma ile teslim alındı.

  • Antlaşma, Müslümanlar’ın sosyo-kültürel yaşamları ile din, mal, can ve nesil emniyetini garanti altına alan hükümlerden oluşuyordu. Zaman geçtikçe bu haklar da alındı ve engizisyon mahkemeleri ile katı bir hristiyanlaştırma politikası uygulandı. En sonunda zorunlu göç ve göç edemeyenlerin ise hristiyan olduğu kabul edilip o şekilde yaşamaları emredildi. İslami geleneğin en ufak bir yaşamı görüldüğünde engizisyon mahkemeleri idam kararı veriyordu.

Gizli müslümanların tespiti: Yayına dönecek olursak bu hristiyanlaştırma sürecinde yaşanan “gizli müslümanları” tespit ederken engizisyon memurlarının yaptığı kontrollerde özellikle domuz eti yeme kontrolü sıkça yapıldığı ifade ediliyor. Günümüzde İspanya’da kasapların ve marketlerin domuz etini bu kadar teşhir etmesinin kültürel tarih açısından etkisini gösterdiği belirtiliyor.

İspanya sürgünü ve Osmanlı: Göç ile birlikte Osmanlı topraklarına gelen Araplar ve Yahudiler üç bölgeye yerleştiği belirtiliyor: İzmir, İstanbul, Selanik. İspanyol dilbilimcilerin 15. yy İspanyolcası’nı dinlemek için Türkiye’ye geldikleri ifade ediliyor. Anektod olarak da 15. yy Türkçesine en yakın Türkçe, günümüz Gagauz Türkçesi olduğu da ekleniyor.

Osmanlı’ya gelen Araplar: Fatih Sultan Mehmet, Arapların İstanbul’a gelmesiyle Galata’ya yerleştiriyor. Fetihten sonra İstanbul’un o dönem en büyük Latin-Katolik kilisesini camiye dönüşmüştü. Arapların yerleşmesiyle Arap Camii olarak anılmaya başlandı.

  • Sürgün sonrası kültürel senteze örnek verirken İbn-i Batuta Seyahatnamesi ile Evliya Çelebi Seyahatnamesi karşılaştırılıyor. İbn-i Batuta Türk yemeklerinden bahsederken (14. yy) tatlı olmadığını bahsederken Evliya Çelebi yemeklerde şerbetli tatlıların ikram edildiğinden bahseder (16. yy). Bunun da Sefarad Yahudilerinin ve Arapların etkisi olduğu belirtiliyor.

Sürgün sonrası Yahudiler: 1550’ler yıllarından sonra Yahudilerin altın çağı başladığı belirtiliyor. 1492 İspanya sürgünü sonrası Portekiz’in de benzer bir sürgüne onay vermesiyle Belçika üzerinden Osmanlı’ya gelen bir kişi var: Josef Nasi. Gerek Avrupa tecrübesi gerekse ticari ilişkileri sayesinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından dikkate alınıyor. Bu sayede saray katında Yahudiler’e daha çok değer verilmeye başlanıyor.

Sürgün sonrası Avrupa: Göçün bir diğer etkisi dönemin Avrupa’sında görülüyor. Nazi Almanya’sına kadar Avrupa’daki Yahudi topluluğun oluşmasında bu sürgün ve engizisyon mahkemelerinin etkisi var. Hollanda’lı ressam Rembrandt’ın resimlerinde bunu görebiliyoruz. Mimari olarak da göç sonrası ilk yapılan sinagogun da Amsterdam’da olduğunu söyleyebiliriz.

Sürgün sonrası Araplar: Araplar’ın göçü daha çok Kuzay Afrika tarafına oluyor. Gittikleri yerde Endülüs kültürünü, mimarisini taşıdıkları görülüyor. Bugünkü Tunus, Fas, Cezayir’in oluşmasında sürgünün etkisi olduğunu ifade edebiliriz. Anektod olarak da Tunus’ta doğan İbn-i Haldun’un ailesinin Endülüs’ten gelerek Tunus’a yerleştiklerini belirtebiliriz. Bu yerleşme 1400’lerden önce Endülüs’ün düşmesiyle ailesi göç etmek durumunda kalmış.

Sürgün sonrası İspanya: Yayının son kısmında İspanya’da kalan Araplar ve Yahudiler üzerinden uygulanan hristiyanlaştırma uygulamalarından bahsediliyor. Doç. Dr. Feridun Bilgin konuyla ilgili makalesini tekrar inceleyebilirsiniz. Sürgün ve asimilasyon ile birlikte İspanya’daki müslüman ve yahudi temizliği sonrası İspanya 16. yy itibariyle bir krizle karşılaştığı ifade ediliyor: Ülke içi ticaretin durması ve buna bağlı ekonomik kriz.

Günümüzde sürgünün etkileri: Kapanışta ise Ozan Sağsöz 2014 yılında Sefarad Yahudileri’ne ispat etmeleri halinde İspanya vatandaşlığı verilmesi kararından bahsediyor. Konuyla ilgili detayları okuyabilirsiniz.

  • Benzer bir uygulamanın ise bugüne kadar İspanya Müslümanları için uygulanmadığını ifade edebiliriz. Bu konuya getirilen bir eleştiri yorumu bağlantıdan inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir